HAKSIZ İHTİYATİ HACİZ VE İCRA TAKİBİ

T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2012/2062

K. 2013/1716

T. 06.02.2013

* HAKSIZ İHTİYATİ HACİZ VE İCRA TAKİBİ (Genel Kredi Sözleşmesindeki Kefil Olarak Atılan İmzanın Davacıya Ait Olmadığının Yargı Kararıyla Kesin Olduğu - Manevi Tazminat Talebinin Kabul Edilmesi Gerektiği)

* MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ (Genel Kredi Sözleşmesindeki Kefil Olarak Atılan İmzanın Davacıya Ait Olmadığının Yargı Kararıyla Kesin Olduğu - Haksız Olarak İhtiyati Haciz ve İcra Takibi Yapıldığından Talebin Kabul Edileceği)

* İHTİYATİ HACİZ VE İCRA TAKİBİ (Haksız Olarak Yapılması - Genel Kredi Sözleşmesindeki Kefil Olarak Atılan İmzanın Davacıya Ait Olmadığının Yargı Kararıyla Kesin Olduğu/Manevi Tazminat Talebinin Kabul Edilmesi Gerektiği)

* TAZMİNAT DAVASI (Haksız Olarak İhtiyati Haciz ve İcra Takibi Yapılması Sebebiyle - Genel Kredi Sözleşmesindeki Kefil Olarak Atılan İmzanın Davacıya Ait Olmadığının Yargı Kararıyla Kesin Olduğu/Manevi Tazminat Talebinin Kabul Edilmesi Gerektiği)

* GENEL KREDİ SÖZLEŞMESİNİNDE KEFİL OLMA (Kefil Olarak Atılan İmzanın Davacıya Ait Olmadığının Yargı Kararıyla Kesin Olduğu - Haksız Olarak İhtiyati Haciz ve İcra Takibi Yapıldığından Manevi Tazminat Talebin Kabul Edileceği)

2004/m.67,259

ÖZET : Dava, haksız ihtiyati haciz ve icra takibi sebebiyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Davalı tarafından genel kredi taahhütnamesi uyarınca borcun kefili konumundaki davacı aleyhine icra takibi yapılmış ve borca ve imzaya itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında imzanın davacıya ait olmadığı belirlenmiş ve karar kesinleşmiştir.Davalı bankanın, elinde bulunan genel kredi sözleşmesine kefil olarak imza atan kişinin basiretli bir tacir olarak kim olduğunu bilmesi gerekir. Davalı banka genel kredi sözleşmesinin kurulması aşamasında basiretli bir tacir gibi davranmadığından genel kredi sözleşmesindeki davacı ismiyle ilişkilendirilen imzanın davacının eli ürünü olmadığı kesinleşen yargı kararıyla anlaşılmıştır. Haksız ihtiyati hacizden ve icra takibinden doğan zararların ödetilmesi kusursuz sorumluluğa dair yasal düzenlemelere göre çözümlenir. Davalının davacı hakkında haciz istemekte ve icra takibi yapmakta haklı olmadığı, davacının açtığı davayla belirlendiğine göre yasal koşulları oluşmakla, yerel mahkemece davacı lehine manevi tazminat takdir edilmesi gerekir.

DAVA : Davacı M. Ö. vekili tarafından, davalı A... T.A.Ş. aleyhine 16.12.2010 gününde verilen dilekçeyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; maddi tazminat isteminin feragat sebebiyle reddine, manevi tazminat isteminin esastan reddine dair verilen 11.10.2011 tarihli kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan raporla dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Dava, haksız ihtiyati haciz ve icra takibi sebebiyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. yerel mahkemece, maddi tazminat istemi feragat nedeniyle, manevi tazminat istemi esastan reddedilmiş; karar, davacı tarafından temyiz olunmuştur.

Davacı, dava dışı A... Ltd. Şti'nin davalı bankayla imzaladığı 16.08.2005 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinin ortak (müşterek) borçlu ve dayanışmalı (müteselsil) kefil olduğu iddiasıyla davalı banka tarafından alınan ihtiyati haciz kararı uyarınca Karabük 2. İcra Müdürlüğünün 2007/697 Sayılı dosyasıyla borçlu ve kefiller aleyhine icra takibi yapılıp haciz işlemleri tatbik edildiğini, emekli maaşının haczedildiğini, borca ve imzaya itirazı üzerine takibin durduğunu, davalı tarafından açılan itirazın iptali davasının Karabük 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2010/239 Esas, 2010/303 Karar sayılı kararıyla genel kredi sözleşmesindeki imzanın kendine ait olmadığının belirlendiğini ve bu sebeple itirazın iptali davasının reddedildiğini, bankanın temyizi üzerine kararın 19. Hukuk Dairesince onandığını, davalının sahte imzaya dayanarak ihtiyati haciz kararı alıp icra takibi yapması ve dava açması sebebiyle aile saadetinin bozulduğunu, kredi kullanmak zorunda kaldığını, sinir ve tansiyon hastası olduğunu belirterek maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuş, daha sonra maddi tazminat isteminden feragat ettiğini belirtmiştir.

Davalı, genel kredi taahhütnamesi uyarınca borcun kefili konumundaki davacı aleyhine icra takibi yapıldığını, itirazın iptali davasında davacıya icra inkar tazminatı olarak önemli bir miktarın ödenmesine rağmen zenginleşmek amacıyla bu davanın açıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Yerel mahkemece, davalının genel kredi taahhütnamesine dayanarak icra takibi yaptığı, bu sözleşmedeki imzanın davacıya ait olmadığının itirazın iptali davasının yargılama aşamasında ortaya çıktığı, davacının öncesinde imzaya itirazının olmadığı, davalının yasal hakkını kullanarak takip yaptığı, kastının bulunmadığı, davacıya itirazın iptali davasında icra inkar tazminatı ödenip davacının iddia ettiği tüm hususların İ.İ.K.nun kendi mekanizması içerinde halledildiği, davalının eyleminin haksız fiil olarak değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

Davalı bankanın, elinde bulunan genel kredi sözleşmesine kefil olarak imza atan kişinin basiretli bir tacir olarak kim olduğunu bilmesi gerekir. Davalı banka genel kredi sözleşmesinin kurulması aşamasında basiretli bir tacir gibi davranmadığından genel kredi sözleşmesindeki davacı ismiyle ilişkilendirilen imzanın davacının eli ürünü olmadığı kesinleşen yargı kararıyla anlaşılmıştır. Haksız ihtiyati hacizden ve icra takibinden doğan zararların ödetilmesi kusursuz sorumluluğa dair yasal düzenlemelere göre çözümlenir. Davalının davacı hakkında haciz istemekte ve icra takibi yapmakta haklı olmadığı, davacının açtığı davayla belirlendiğine göre yasal koşulları oluşmakla, yerel mahkemece davacı lehine manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken davanın reddedilmesi usul ve yasaya aykırı olup, uygun bir miktar manevi tazminat takdir edilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarda gösterilen sebeplerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, 06.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.